29.2.12

Permablitz Bombaları!

Geçen hafta başladığımız Erenköy Permablitz bahçemizim 2. buluşması için bahanemiz hazırdı: Tohum Bombaları!



Kil bulmakta az birazcık zorlandıysak da, ellerimizden tohumcuklar kaçamadı :)


ERENKÖY PERMABLITZ SAHASI
Bomba yapımına geçmeden en güzel süpriz Görkem ve Seda'nın hazırladıkları bahçe haritası oldu, tadından da yenmedi :)



Çörek otu, keten tohumu, tere, maydanoz ve maş fasulyelerini torf, toprak, kil ve su ile bi güzel mıncıkladık ^^



Kendileri pek bi âlâ oldular efendim (: Mithat Bey'in balkonunda kurumayı beklerler...



Bu arada toplantı bahanemizle birlikte masaya yatırdık aklımızdakileri, ve aşağı yukarı şunlar çıkıverdi:


BEYİN FIRTINASISI


-Toprağın sertleşip ezilmemesi için yürüyüş yollarını es geçmemeli,
-Mantar neden denemiyoruz ki!?
-Haydin pattes çuvalı da yapalım gaari!
-Solucansız da olmaz ki ama!
-Hugelkultur gibi bi yükselti şesimiz varken oh ne güzel olur da olur! ^^
-Malçlasak da mı saklasak???
-Duvarlara sırık gerek!
-Kedileri napcez? Kediotu mu hmmmmmm =}
-Kuş evleriiiii! bi de bıcı bıcı banyosu !
-Çardak'ta da apartman hatunlarını hoş beş etmek lâzım gelir.. Çay vakti için bişeyler düşünmeli!

=)

Kısacası pek bi şaşaalandırıyorduk ki dur bakalım bu daha ilk etap, ilk önce bahçeyi görsel olarak da bi toparlayalım dedik ve 1 hafta sonrasına Mithat'a sunumlarımızı hazırlamak üzere dağıldık. Oh!


23.2.12

Permablitz Aşkına!

Permablitz nedir derseniz ben tekrarlamayacağım, canım arkadaşım Deniz bunu pek bi' güzel ifâde etmişti:http://www.yesilgazete.org/blog/2011/08/29/deniz-ucok-istanbul%E2%80%99un-orta-yerinde-permakultur-mumkun/

Şimdi gelelim bunun ötesine berisine...

Permablitz uygulamaları hız kazanıyor. Şöyle ki:

Geçtiğimiz günlerde İstanbul şehrindeki 3. bahçemizin ilk toplantısını yaptık, bu benim de ilk permablitz hâlimdi :)


Deniz, Selen & Refik

Erenköy'de, minibüs caddesine paralel, koccaman binalar arasında kaybolduktan sonra arkadaki koccaman bahçeyle koccaman bi' gülümseme oturdu kaldı yüzüme!

6 kişilik bi' ekip oluşturduk, lâkin elbette ki ziyâretçilerimiz de vardı =)

Ekip Bahçe Gezisinde 

Buluşma saatinden erken vardığımla bahçenin büyüsüne kapılmıştım bile. Apartman yöneticisi olarak permablitz uygulaması talep eden "cesur savaşçı"ya tekrardan teşekkür etmeliyim. Çocukluğumun geçtiği muhite geri dönüp böylesine güzel bi gâye ile yeşile kavuşmak öyle güzel geldi ki.

Tüm ekip toplandıktan sonra bahçeyi "boş" gezdik; ki bu "boş gezme"ler en güzelidir: permakültür tasarımının ilk adımıdır: ellerinizi kavuşturursunuz arkanızda, başlarsınız sükûnetini dinlemeye Doğa Ana'nın...


Oh!

Nereden hangi çiçek baş vermiş, yerler neden yosun tutmuş da oradaki kuş niçin bu tarafa yuva yapmış...
Gerçi hoş, "neden, niçin"leri rafa kaldırır, huşû içerisinde güzelliğini seyretmeye başlarsınız. Çok severim "boş gözlerle" bakmayı toprağa...


Sebze Bahçesi & Kompost Kutusu

Az biraz da muhabbet ile devam ederken, mevcut bulunan sebze bahçesi ve kompost alanından başka neler olur diye düşüne koyulduk. Duvarlara sebze sırıklarından, çocuklar için etkinlik ve masal alanına, kuş yuvalarından hügelkültüre pek çok düş ile yoğrulduk. Oh ne âlâ, deyivermişim.


Sebze Duvarı Düşleri...

Bu, ilk buluşmamızdı. Ölçümlerimizi de aldık ve şimdi sıra beyin fırtınası ile uygulamaya doğru adım atmakta. Önümüzdeki ay içerisinde, bahara uyanan doğa ile buluşarak aşk edeceğiz güzel niyetlerle...

Bu bahçe girişimlerinin Kent Bahçeciliği'ne doğru gitmesi ümidi ile kokluyoruz toprağı artık.
Bahar'a bir de Biz'den merhaba!


Senem, Selen, Deniz, Anday, Erdem, Mithat

Havuç Kafası!


Havuç kafaları canlandı!





Geçen hafta yemek yaparken kafalarını kesip ıslak pamuğa yatırdığım havuçcuklar yeşillendiler :)
Biraz daha serpilsinler, bahçede onlar için ayırdığım yumuşak malç yataklarında büyümeye devam edecekler (:




10.2.12

Badem Sütü :)

Yaklaşık 8 senedir süt tüketmiyorum.
Nedeni, vücudumun hazmedememesi idi, lâkin geçen hafta Datça'dayken Yasemen'in köyden getirttiği taze sütü içince anladım ki sorun sütte değil, pastörize "Şeer" sütlerindeymiş. Ağzımda bıraktıkları ekşi tat ve mide ve bağırsaklarımdaki nahoş etkiden dolayı senelerdir tercih etmedim. Onun yerine soya sütüne bağımlı olmuştum, ancak ekolojik ve 'gdo'sal nedenlerden dolayı içmek istemiyordum, en sonunda bırakabildim.

Yeniden şehre döndüm ve yıllardır heves edip te tembelliğimle yapamadığım o şeyi yaptım: Badem Sütü!
Aman efendim ne de kolaymış!
1 bardak bademden (çiğ) 3 bardak süt çıkardım. Pek bi mutluyum :)
Dün akşam üzerlerini örtecek kadar suyla kapatmıştım kendilerini, 


sabaha gevşemiş açılmış gördüm hepsini (:
Sonra da miksere atıp üzerine biraz daha su ekledim frrrrt frrrrrt yaptım oh sütüm hazır!


Bi' de süzgeçten geçirdim, 'posa' tanecikleri de keke katıcam :)




Badem Sütü


8.2.12

Maş Fasulyesi Masalı


Kışın en sevdiğim yiyeceklerden biri de çimlenmiş maş fasulyesi =)
Salatasını yapıyorum rende havuç + zeytinyağı + sumak + limon oooh mis!
Az önce yatırdım yataklarına, bir de masal anlattım, yağmur yağdırdım üzerlerine, 2-3 güne "Merhaba!" derler (:


7.2.12

Avokado Büyütmek

İstanbul'a geldiğim gibi, mutfakta duran yaklaşık 20 avokado çekirdeğinden ikisini suya kavuşturdum. Bu defa toprağa dikmedim, onun yerine arkadaşım Göknur'un yöntemini uyguladım (:

Marmaris'ten İstanbul'a doğru yola çıkmadan ailesinin evinde yemek yedik, o sırada masaya getirdiği avokado çekirdeğiyle uğraşmaya başladı, ben de aval aval izliyordum. Bir baktım ki bir şeyler saplıyor çekirdeğe :) Şaşkınlıkla izledim ve sonra açıklığa kavuştu neyse ki (:


Çekirdeğin kabuğunu soyduktan sonra çekirdeğin şişman tarafı altta kalacak şekilde, boyutunun 1/3 ünden (aşağıdan)  3 tarafına kürdanlar soktu, sonra da su dolu bardağın üzerine yerleştirdi. "Bu nedir nedir?" diye sordum, meğer normal şartlarda (toprağa dikilince) aylar süren çimlenme süreci bu şekilde yaklaşık 20 gün sürüyormuş sadece! =) Ama tipi görmelisiniz yaratık gibi bişi!! ^^



Bakalım merakla bekliyorum şimdi :)

Tohumdan Ağaca...

Beni ancak yollar paklar dedim, 3 ay İstanbul'da şiştikten sonra yola koyuldum.

İzmir Selçuk'ta mola verip Şirince'nin ara sokaklarında da gezdikten sonra artık güneye inebilirdim: Marmaris-Datça haydin! Aslında niyetim Fethiye ve Antalya'ya da varmaktı, lâkin Datça'da kalakaldım :)

Marmaris'te çok sevdiğim arkadaşım Göknur'un evine konuk oldum. Köpeği Mercan ve kedileri Aiki ve Duman'la derinlere daldık, kendimizi kurtardık! Datça'ya doğru yola çıkmadan Göknurcuğum bir kutu tohumla çıka geldi! Gülhatmi, latinçiçeği, pecan cevizi, akşamsefası, karabiber ağacı, guave, tamarillo ve kendi bahçesindeki Passiflora (çarkıfelek) tohumlarını da çantaya attıktan sonra Datça'da Yasemen ablam ve arkadaşı  Kaya ile buluştuk.

Pecan Cevizi
Şanslıydım ki Datça Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi'nin Hızırşah'daki toplantısı o akşamdı ve herkesle tanışma fırsatı buldum. Ocak ayında İstanbul'da yaptığımız permakültür buluşması notlarını paylaştıktan sonra "nasıl olur nasıl edilir" sohbetlerinin de ardından evlere dağıldık.

Datça Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi toplantısı, Hızırşah
Datça'dayken görmek istediğim, ve arkadaşım Melis'in de kesinlikle görmemi tavsiye ettiği Bostancık'a ziyarete gittik. Elimde Göknur'un bahçesindeki Passiflora'nın tohumlarıyla, bol yağmurlu Datça bizi çağırıyordu...

(soldan sağa) Kaya, Yasemen ve Tuğrul
Kolektif'ten Tuğrul ve Pınar yaklaşık 3 senedir Datça'dalar ve 10.8 dönümlük arazilerinde permakültür uygulamaları yapıyorlar. Açıkçası uygulamaları bu kadar net ve çalışır görmek beni çok heyecanlandırdı ve gaza getirdi diyebilirim :) Tuğrul bize araziyi gezdirdi ve en ince ayrıntısına kadar uygulamaları, ne kadar başarılı olduklarını ve deneme süreçlerini aktardı. Deli gibi yağmur yağıyordu ve ben çok mutluydum!
Su Hendekleri
Yağmur hendekleri dolmuştu ve arazinin tepesinde duran kayanın üstüne çıktığınızda hendeklerin eş yükseltiler boyunca nasıl da kıvrıldığını izleyebiliyor ve hareketi görebiliyordunuz. Hendeklerde yaptıkları bir hatanın üst toprağı ayırmadan kazdıkları olduğunu söyledi; bu da verimli toprağın gitmesine neden olmuştu, ancak hendekler görevlerini iyi bir şekilde yapıyorlardı gözlemlediğim kadarıyla.

Arazinin bir bölümü zeytin ağaçlarıyla doluydu ve altlarına malç/gübre olarak genelde lahana yapraklarını koyduklarını söyledi; bunu sınır boyunca ektikleri asmalara da uyguluyorlarmış; çevredeki çiftçilerde bol miktarda lahana olmasını değerlendiriyorlar. Çiftçiler lahananın dış kabuklarını "çöp" olarak atacaklarına Bostancık ağaçlarına tahsis ediyorlar (:

Sekoya
Ayrıca arazide pek çok küçük fidan mevcut: Sekoya ağacı dikmişler mesela ve ufaklık gâyet canlı ve azimli görünüyordu. Bunun dışında keçiboynuzu fidanları da vardı.Geçen sezon keçiboynuzu pekmezi ve unu yapmışlar, hatta Pınar bize keçiboynuzu unlu/pekmezli kek yaptı, muhteşemdi!

Bunların dışında dikkatimi en çok çeken su yönetimiydi: Arklar hendekler arasında alışveriş sağlıyor, ve yoğun yağmurlarla geçen süreci en iyi şekilde değerlendirmelerini sağlıyor.










Traktörler kaldırıldıktan sonra ekilmiş ve ekilmeye hazır alanlar





Bir de traktör hayvan barınakları harikaydı. Tavuk ve horozlar tarafından yeni gübrelenip eşelenen ve ekime hazır olan alanı da görme şansımız oldu; hatta birine ekim de yapmışlardı.



 
                                                           Sebze Bahçesi

Sebze bahçesi dairesel biçimde hazırlanmış ve enginar, pazı, marul gibi kışlık sebzeleri barındırıyordu. Burada da dikkatimi çeken sebze bahçesinin aralıklarla oluşturulmuş olmasıydı ve yollar kartonla kaplanmıştı. Tuğrul, bu yolların en büyük işlevinin ayrık otlarının sebze bahçesini sarmasını engellemek olduğunu söyledi, ayrıca karton da çamur oluşumunu engelliyordu.

Sebze bahçesini çevreleyen hendekler
Bunlar dışında Tuğrul ve Pınar şimdilik karavanda yaşıyorlar; arazinin önceki sahibi karavanı onlara bırakmış ve keyifleri gayet yerindeydi :) Karavan dışında küçük bir kulübe, ki mutfak olarak işlev görüyor, ve kerpiç-taş bir ev daha var, onu da ardiye olarak kullanıyorlar şu anda, ancak içerisini boşaltıp işlevsel bir hale getirmeyi planlıyorlar. Ve bir de kendilerinin yaptığı kerpiç ve sazdan bir kulübe daha var.


Itır
Araziyi gezdikten sonra Pınar'ın keki ve gelincik otlu böreğini yiyip, ıtır otu çayımızı da içtikten sonra ayrıldık.

Hızırşah
Ertesi gün Hızırşah'ı gündüz gözüyle gördük ve Datça Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi Üssü'nün büyüleyici badem ağaçları eşliğinde çalışmalara göz atma şansı buldum. Arazi toprağı çok killi ve taşlı olmasına rağmen denemeleri sürüyor, ve bostan, kompost alanı ve umutla yeşermesini bekledikleri Demir ağaçlarını da ziyaret ettikten sonra oradan ayrılarak Kaya'nın bahçesine doğru yola koyulduk.

Badem
Yasemen'in daha önce Mesudiye Köyü'ndeki bir teyzeden aldığı patlıcan, biber, kabak, kavun, karpuz ve domates çekirdeklerini ayırdık, paketledik, ve bir kısmını da fidelemek üzere diktik. Marmaris'ten Göknur'dan getirdiğim tohumların bir kısmını Kolektif'e verdim, elindekilerden de bir kısım alarak, hem İstanbul'da yürütmekte olduğum okul projesinde bahçeye dikmek, hem de kendi bahçemde kullanmak için takas ettik.

tohumlar
Elimde tohumlar, arttıkça artıyorlar, ve her yerim toprak, heyecan, mutluluk ve huzur içinde yavaşça yola koyuluyor ve İstanbula geri dönmeye hazırlanıyordum.

Tohumdan ağaç oluyoruz...Her şey ne de güzel oluyor.



Neler yapıyorlar :
Bostancık > http://bostancik.blogspot.com/
Datça Sürdürülebilir Yaşam Kolektifi >http://datcakolektifi.blogspot.com/










Güneşin serzenişi ile gece boyunca şimdinin aşkına atmalıyız tohumlarımızı artık!

Umutsuzluklar, açlıklar, savaşlar, krizler, kavgalar gün geliyor bizimle birlikte yok oluyorlar; bir bakıyoruz "Hiçkimse" olmuşuz.

Tohumlarımız dönüşerek ağaç oluyor; ruhlarımız ahengine kapılıveriyor çıkagelen gökkuşağının...

Sözlerimiz bitmiş, gözlerimiz yorgun bakmaktan.
Anka göklerde süzülürken biz iç kavgamızdan hâlâ medet umuyoruz...

Neyi nasıl yapacağımızı tartışmakla umarsızca savurduğumuz sevgimiz var;
...nasıl paylaşacağımızı bilemediğimiz sevgimiz.
...toprağımıza ekemediğimiz,
...komşumuza veremediğimiz sevgimiz.

Kağıt parçalarının üzerine kurduğumuz hayatlarımız gelen ilk yağmurlarla birlikte çamur oluyor.
İyi ki oluyorlar, çocukluğumuzu hatırlıyoruz bu sayede.
İlk ruhumuzu.

Gün geliyor çocuklarımız ellerimizden tutuyorlar ve gözlerimizin içine bakıyor ve şöyle diyorlar:
"Siz olabildiğiniz kadar 'ol'dunuz; Hamdolsun! Şimdi bize güvenin ve topraklarımıza barış getirmemiz için bize yardım edin."